Bulgaristan’dan göç ettiler.
Türkiye’de; kimileri ilk kez gördükleri bu topraklarda, kimileri önceden gelmiş eş dost, akraba yanına sığınarak ilkin, fakat hepsi bir yaşam mücadelesi verdi. Burada hiçbir şeye sahip değillerdi ve hepsi emekleriyle kendilerine yeni bir yaşam inşa etti. Görünen bu gururun, dik duruşun nedenidir emekleriyle dimdik ayakta kalabilmek. Ardındakilere, çocuklarına kendi hayatlarından daha güvenli, daha güzel bir hayatı sunabilmiş olmak. Asla yılmadılar. Kimileri kendi işini kurarak, kimileri birkaç işte birden, kadın-erkek ayrımı olmaksızın çok yoğun bir iş disiplininde çalıştılar. Yorulduklarını bile asla söylemeden, hiçbir şeye sahip olmadıkları bu ülkede sadece hayatta kalmadılar, çocuklar, torunlar, tertemiz nesiller yetiştirdiler.
Tek milletli Bulgaristan oluşturma idealine yönelik uygulamalardan kaçan “Muhacır” denilen Bulgaristan Türkler’i 1951, 1978 yıllarında geniş kitlelerce fakat özellikle Jivkov döneminde bu baskıların artması ve asimile politikasının zorbalıkla yürütülmeye başlamasının ardından 1989 yılında Türkiye’ye en büyük göçü gerçekleştirdiler.